Prof. Dr. Hanifi Şahin: “Suudi Selefiliğinin Filistin Davasına Yaklaşımı” Konferansı Gerçekleştirildi
Prof. Dr. Hanifi Şahin, katıldığı konferansta “Reelpolitik ve Dini Açıdan Suudi Selefiliğinin Filistin Davasına Yaklaşımı” başlıklı bir konuşma yaptı. Şahin, sunumunda Suudi Arabistan’ın hem dini söylemler hem de politik çıkarlar üzerinden Filistin meselesine nasıl bir perspektifle yaklaştığını ele aldı. Konferansta öne çıkan değerlendirmeler, Suudi politikasının dini referanslardan uzaklaşarak daha çok stratejik ve jeopolitik dengeler çerçevesinde şekillendiğini ortaya koydu.
Şahin, konuşmasının başında “Suud’u, Suud kılan Mekke ve Medine’dir” diyerek Suudi Arabistan’ın İslam dünyasındaki merkezi konumuna dikkat çekti. Ona göre bu konum, Suudi yönetiminin dini açıdan meşruiyet üretmesine imkân sağlarken, Filistin meselesine karşı izlenen mesafeli tutumun da toplum nezdinde sorgulanmasına yol açmaktadır. Bu noktada ulema-ümera ilişkisi öne çıkmakta, ulemanın devlet politikalarını dini argümanlarla meşru kılma çabası, tarihsel bir süreklilik arz etmektedir.
Konferansta, Suudi dış politikasının hiçbir dönemde gerçek anlamda İslami hassasiyetler üzerine kurulmadığı vurgulandı. 1979’da Cuheyman el-Uteybî’nin Kabe baskını, Suudi yönetiminin dini otoritesini sarssa da, ulemanın devletin yanında yer alarak otoriteyi meşrulaştırma rolünü sürdürdüğü hatırlatıldı. Muhammed b. Selman döneminde ise dini referansların siyaset üzerindeki etkisinin daha da zayıfladığı, dini değerlerin ya istismar ya da karalama yoluyla toplumsal hayatta silikleştirildiği dile getirildi.
Filistin davasına dair Suudi yaklaşımda reelpolitik faktörlerin belirleyici olduğuna işaret eden Şahin, Batı’yla çatışmaktan kaçınma, İran-ABD geriliminde taraf olmama, 2030 Vizyonu’nu riske atmama ve İsrail ile normalleşme süreçlerinin bu tavrın arka planında olduğunu vurguladı. Özellikle 7 Ekim 2023 sonrası gelişmelerde Suudi yönetiminin denge siyaseti güttüğü, Hamas’a doğrudan destek vermekten kaçındığı, söylemlerini ise diplomasi ve uluslararası hukuk çerçevesinde sürdürdüğü ifade edildi.
Dini açıdan ise Suudi Selefiliğinin, yöneticilere itaat ilkesini öncelikli gördüğü için Filistin meselesinde mesafeli bir tutum takındığı belirtildi. Selefî-Vehhabî geleneğin fitneden kaçınma ve devlete başkaldırmama anlayışı, Suudi âlimlerinin Filistin direnişine açık destek vermemesinin en önemli nedenlerinden biri olarak değerlendirildi. Bu çerçevede Filistin’deki direniş hareketleri, cihat olarak değil, siyasi bir mücadele olarak yorumlanmakta ve bu durum da Suudi Selefiliğinin duruşunu belirginleştirmektedir.
Konferansın sonunda Şahin, Filistin meselesinin tüm Müslümanlar için sadece dini değil, aynı zamanda insani bir sorumluluk olduğunun altını çizdi. “Filistin meselesi, demokrasi, insan hakları, mabetlere dokunmama gibi evrensel değerlerin Müslümanlara karşı nasıl geri plana itildiğini gösteren bir turnusol görevi görmektedir” diyen Şahin, Suudi Arabistan’ın dini ve stratejik öncelikleri merkeze alarak Filistin’e mesafeli yaklaşmasının, İslam dünyasında büyük bir hayal kırıklığı doğurduğunu vurguladı.