14.11.2018

KONFERANS

 

Prof. Dr. Mevlüt Özler’in Hayatı, İlmi Kişiliği ve Eserleri

İhtisas Merkezimizde eğitime devam eden kursiyerlerimizin İslam kültür, medeniyet ve düşünce tarihiyle ilgili bilgilerini artırmak, bu alanda fikir ve eserleriyle öne çıkmış hocalarımızın tanıtımını yapmak amacıyla Prof. Dr. Mevlüt Özler’in vefatının sene-i devriyesi münasebetiyle İhtisas Merkezi Müdürümüz Doç. Dr. Zeki Koçak tarafından verilen “Mevlüt Özler’in hayatı, ilmi kişiliği ve eserleri” konulu konferans, İhtisas kursiyerlerinin tamamının katılımıyla Müdürlüğümüz Konferans Salonunda 07 Kasım 2018 Çarşamba günü gerçekleştirilmiştir.

İhtisas Merkezimizin eğitime başladığı yıldan itibaren fakültedeki mesaisinden fedakârlıkta bulunarak sekiz yıl kadar ihtisas merkezimizde Akaid, Kelam ve Günümüz Kelam Problemleri derslerini veren merhum Mevlüt Bey’in hayatıyla ilgili kısa bilgi veren Koçak, şunları söylemiştir:

Tortum’lu olan merhum hocamız, 1957 yılında dünyaya geldi. Hafızlığını babasında yaptı. Dönemin âlimlerinden Nazif Şehitoğlu Hocadan Kur’an dersleri, Ali Küçük Hocadan Arapça dersleri, M. Halis Emek Hocadan Tefsir ve Feraiz dersleri aldı. Erzurum Yüksek İslam Enstitüsünden mezun oldu. Aynı enstitüde kelam asistanı olarak göreve başladı. 1985 yılında yüksek lisansını tamamladı. 1994 te doçent, 2000 yılında da profesör oldu. Bir yıl Ürdün Amman Üniversitesinde bir yıl da Hindistan KITT Üniversitesinde dil çalışmalarında bulundu. İyi derecede Arapça ve İngilizce bilen Özler, 2014 yılında vefat etti.

Hafızlıkla başladığı ilim yolculuğunda genç yaşta maruf olmuş önemli bir şahsiyettir. Talebeliği yıllarında başarısı nedeniyle İstanbul’da Necip Fazıl’ın konferansını dinleyerek üstadın evinde sohbetine iştirak etmiştir. Yoğun bir çalışma faaliyeti içerisinde bulunan hocamız, genç yaşta ciddi çalışmalarla akademik unvanını tamamlamış, Türkiye’nin gelecekte, okumuş ve kendini derinliğine yetiştirmiş insana zaruret derecesinde ihtiyacı olduğunu belirtmiştir. “Başlangıçta bize çok doğru göründüğü için benimseyip kabul ettiğimiz bir anlayışın aslında mesela Mutezile ya da bir başka fırkaya ait olduğunu öğrendiğimiz an, biraz önce doğru olan şey hemen yanlış oluyor ve biz, onun niçin yanlış olduğunun zoraki ve suni nedenlerini bulmaya, daha doğrusu icat etmeye çabalıyoruz. Ya da evvela bize çok yanlış ve hakikat dışı gibi görünen bir çözüm şeklinin sonuçta mensubu bulunduğumuz ekole ait olduğunu öğrenince hemen tavır değiştirip bu sefer onun niçin doğru olması gerektiğinin mesnetlerini oluşturmaya çalışıyoruz” der ve evrensel bir dinin mensupları olarak evrensel doğrulara bu yolla mı ulaşacağız? Sorusuna zaman zaman cevap arardı.

O, akademisyenle âlimi birbirinden ayıran, her şeyi kriterlerine göre tespit eden bir mütefekkirdi. Kıraati güzel, konuşması güzel, mukni bir kabiliyeti haizdi. Konuşmadan çok tefekkür eden, konuştuğunda dinleten haşyet sahibi idi. Dekanlık, müftülük gibi teklif edilen idari görevlerden imtina ederdi. O okutmanın dertlisiydi. Onun gönlündeki İlahiyat eğitimi maalesef henüz gerçekleşmedi. Kemiyete değil keyfiyete önem veren bir dava adamıydı. Din ve devlet derdi onun için çok önemliydi. İslam dünyasının içine düştüğü durumdan hep endişe etti. Müslümanların birliğini koruyamadığının sancısını çekerdi. Suriye iç savaşının uzun süreceğini söylerdi. Öyle de oldu. Fitnenin hem ülkemizden hem de İslam dünyasından kaldırılabilmesi için tekfirden uzak durmak ve İslam’ın evrensel mesajına kulak vermekle mümkün olacağını ifade eder, insanın aklını kiraya vermemesi gereğini sık sık vurgulardı. Şu sözler ona aittir: Kendi mantığına göre, daha önce gelmiş ve bozulmuş (muharref) olan iki semavi dini, Museviliği ve Hıristiyanlığı tamamlamak ve tashih etmek üzere gönderilmiş bulunan İslam dininin teolojik polemik edebiyatı, bu dinlere karşı mücadeleyi değil, kendi içindeki bölünmelere karşı verdiği muazzam teolojik savaşı yansıtmaktadır.

Ancak ilim yolunda güzel çalışmaların ve tebliğin Müslümanları bir araya getireceğini söylerdi. Sürekli iyi bir vaiz olmayı arzu ederdi. Hafızlığın üç fakülteye bedel olduğunu ve ilahiyatçı için hafızlığın olmazsa olmazı olduğunu söylerdi.

Merhumla olan bazı hatıralarına da yer veren Koçak,  hocanın eserlerini tanıttı ve kursiyerlerce okunmasını tavsiye ederek konferansını şu şekilde tamamladı: İslam Düşüncesinde Tevhid, İslam Düşüncesinde 73 Fırka Kavramı, İslam Düşüncesinde İnsan Hürriyeti, Tarihsel Bir Adlandırmanın Tahlili Ehl-i Sünnet-Ehl-i Bidat vb. eserleri onun nasıl bir ümmet sevdalısı ve mensubu bulunduğu milletinin aşığı olduğunun delilidir.

Hocamıza Allah’tan rahmet diliyorum.